Miras Hukukunda Tenkis ve İptal Davaları

I. Giriş

Miras hukuku bir insanın ölümünden sonra kalan mal varlığının kimlere, hangi oranda, hangi koşullarda geçeceğini düzenleyen medeni hukuk bölümüdür. Miras hukukunda miras bırakanın iradesine çok önem verilir. Miras hukukunun en önemli yorum kurallarından biri favor testamenti kuralıdır. Bu kural miras bırakanın son arzularını ayakta tutmayı amaçlamaktadır. Bu kuralın yanında, miras hukuku mirasçıları korumak adına da birçok hüküm içermektedir. Bu hükümler, miras bırakan terekesi üzerinde dilediği gibi hareket etme kabiliyetini kısıtlamayı amaçlamıştır. Bu bağlamda yasa koyucu tarafından mirasçıların miras hakkına tecavüzü önlemek, saklı paylarını korumak için iptal ve tenkis davaları açma imkanı getirilmiştir. Bu çalışmada miras hukuku kapsamında iptal ve tenkis davalarının amacı, şartları, tarafları, süreleri ve dava sonucu yönünden karşılaştırılması ele alınacaktır.

II. İptal ve Tenkis Davalarındaki Farklılıklar

İptal davalarını karşı hak olarak tanımlamak mümkündür. İptal davaları ölüme bağlı tasarrufu konu alan bir hukuki işlemin geçersizliğine veya hukuki işlemden doğan hakkın kendisine karşı öne sürülemeyeceğine dayanan bir karşı hak sağlar. İptal davası Türk Medeni Kanunu’nun 557, 558 ve 559 uncu maddelerinde düzenlenmiştir. İptal davası açabilmek için Türk Medeni Kanununda sayılan sınırlı sayı ilkesine tabi olan iptal davası açma sebeplerinin varlığı gereklidir. TMK madde 557’de sınırlı şekilde iptal davası açabilme durumları ifade edilmiştir. Bu madde uyarınca, iptal davası açabilmek için bazı sebeplerin varlığına ihtiyaç vardır. Ayrıca maddede yer almayan başka sebeplere dayanarak vasiyetnamenin iptali istenemez. Yargıtay da bir kararında bu durumu açıklamaktadır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin, T. 13.01.2014, Esas:2013/15647, Karar: 2014 / 77 sayılı kararı; “Mahkemece; vasiyetnamenin iptali için bir sebebin bulunmadığı gözetilerek iptal isteminin reddi ile davacı tarafın terditli olarak ileri sürdüğü tenkis talebinin incelenmesi ve ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”

Ölüme bağlı tasarrufta bulunan kimse hukuki işlemde bulunma ehliyetine sahip değilse bu tasarruf iptal edilebilir. Yani ehliyetsizliğin yaptırımı iptal edilebilirliktir. Vasiyetname yapabilme ehliyeti TMK’da düzenlenmiştir. Dava dosyasında ehliyetsizlik olgusu tereddütsüz şekilde saptanmalıdır. Ehliyet olgusu sözleşme kurulduğu an dikkate alınarak belirlenmelidir. Örnek vermek gerekirse, 19 yaşında bir gencin yaptığı bir vasiyetnamenin akıbeti, bu kişinin vasiyetname yapmadan önce veya sonra ayırt etme gücü olup olmadığıyla alakalı değildir. Bu kişinin vasiyetname yaparken ayırt etme gücünün yerinde olması gerekir. Yani; kişinin vasiyetname yapıldıktan sonraki ayırt etme gücü noksanlığı ehliyetsizlik olgusunu gündeme getirmez. Ölüme bağlı tasarruf icra edildiği andaki kişinin ehliyeti önem arz etmektedir. Bu açıdan, Adli Tıp Raporu almak zorunlu kılınmıştır. Bir başka deyişle, hukuki ehliyet durumunun doktor raporu ile kanıtlanması esastır. Yargıtay bir kararında tanık beyanlarının ehliyet durumunun yokluğu için yetersiz olduğuna karar verip, adli tıp raporunun zorunluluğundan bahsetmiştir.

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin, T. 14.4.2015, E.2014/13732, K.2015/6326 sayılı kararı; “Dairemizin yerleşik içtihatları da incelendiğinde görüleceği üzere mahkemece yapılacak iş, dosyadaki tüm bu deliller değerlendirilerek vasiyetname tanzim tarihinde murisin hukuki ehliyete sahip olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucu uyarınca bir karar verilmesidir. Belirtilen bu hususlar üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmişti.”.

Korkutma, yanılma, aldatma ölüme bağlı tasarrufların iptal edilebilmesine sebep olabilir. Fakat miras bırakanın yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği andan ve korkutma veya zorlamadan kurtulduğu andan başlayarak bir yıl içinde iptal davası açmalıdır aksi takdirde, tasarruf geçerli kılınacaktır. Aldatmadan kasıt, taraflardan birisinin karşı tarafın veya üçüncü kişinin davranışı neticesinde saikte yanılmasıdır. Lehine vasiyetname düzenlenen kişinin aldatması esaslı bir yanılmaya sebebiyet vermese bile sonucu iptal edilebilirliktir. Üçüncü kişinin aldatması da ayrı olarak incelenmelidir. TBK 36 gereğince, hileyi yapan taraf üçüncü kişi ise ve lehine hile yapılan bunu bilmiyorsa iptal edilebilir. Fakat miras hukuku açısından durum bu şekilde değildir. Lehine hile yapılan kişinin hileyi bilip bilmemesinin miras hukuku açısından bir önemi yoktur, her iki durumda da vasiyetname açısından iptal sebebi doğar. Tek aranan şart illiyet bağıdır. hile ile vasiyetname arasında bir illiyet bağının varlığının tespiti üçüncü kişinin durumu bilip bilmemesinden ayrı değerlendirilip iptal sebebi teşkil eder.

Günlük hayatta sıkça karşılaşılan iptal sebeplerinden biri olan ikrah (korkutma) kurumu açısından TBK m. 37 uyarınca lehine vasiyetname hazırlatan kişinin korkutması iptal sebebidir. Yargıtay’da bir kararında kişinin hasta bir yakınına karşı lehine vasiyetname düzenlememesi durumda ona bakmayacağını belirtmesini manevi korkutma olarak kabul etmiştir. İptal sebebi gerçekleşmiş kabul edilir.

Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin, T. 14.01.2013, E. 2012/22612, K.2013 / 10 sayılı kararı; ”Olayımızda; ikrah olarak öne sürülen, husus, tanıkların beyanlarına göre murisin hasta olup, hastalığının son zamanlarında davalıların lehlerine vasiyetname düzenlemesi için baskı yaptıkları, vasiyetname düzenlemeye yanaşmadığı takdirde kendisine bakmayacakları yönünde korkutup, murise zorlama ile eşi ve diğer davalı lehine vasiyetname düzenlettirdikleri olgusudur. Murisin, vasiyetnamenin yapıldığı tarihte tasarruf ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşılmış ise de; vasiyetnamenin murise manevi ikrah altında yaptırıldığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan davacıların davasının kabulü gerekir. Bu nedenle usul ve yasaya aykırı olan kararın bozulması gerekmiştir.”

Ölüme bağlı tasarrufların iptal edilmemesi için ahlaka aykırı olmaması gerekmektedir. Mirasbırakan vasiyetnameyi bazı koşullara veya yüklemelere bağlı tutabilir. Tasarruf hüküm ve sonuçlarını doğurduğu andan itibaren, her ilgili koşul ve yükümlülüklerin yerine getirilmesini isteyebilir. Ancak hukuka ve ahlaka aykırı koşullar ve yüklemeler, ilişkin bulundukları tasarrufu geçersiz kılar. Örnek vermek gerekirse mirasbırakanın erkek mirasçıdan etek giymesi veya eşinden boşanması koşuluyla yaptığı vasiyetname iptal sebebi teşkil eder.

Vasiyetnameler 3 şekilde yapılabilir. Bunlar; resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname, sözlü vasiyetnamedir. Şekil noksanlığından bahsedebilmek için öncelikle söz konusu olan vasiyetnamenin hangi türe girdiğini saptayıp ardından o vasiyetname türünün şekil şartları incelenmelidir. Örnek vermek gerekirse, okur yazar olmayan birinin resmi vasiyetname düzenlemesine tanık veya memur olarak katılması iptal edilebilirlik olgusuna sebebiyet verir, çünkü bu kişi TMK 536 kapsamında mutlak katılma yasağı olan kişilerden sayılmıştır. Yani; şekil noksanlığı iptal edilebilirlik sebeplerindendir, fakat her vasiyetname türü kendi şekil şartları açısından saptanıp değerlendirilmelidir. Şekil şartları açısından eksikliğin söz konusu olduğu vasiyetname iptal edilebilir bir vasiyetnamedir. Bir başka deyişle, vasiyetnamede şekil kurallarına uyulmaması, kesin hükümsüzlük değil, iptal edilebilirlik sonucunu doğurur. Bu hükmün istisnası Türk Medeni Kanunun 582/3 hükmüdür. Bazı durumlarda sakatlıkların hepsi değil sadece sakatlığa dayanan tasarruflar iptal edilebilir. Bunlar kısaca; ehliyetsizlik, irade sakatlıkları, hata, hile, korkutma-zorlama, hukuka ve ahlaka aykırılık, şekil noksanlığı olarak sıralanabilir.

Tenkis davası, saklı paylı mirasçıların miras bırakanın tereke üzerindeki tasarruf özgürlüğü sınırlarını aşması sonucu başvurabilecekleri bir yoldur. Saklı payı ihlal edilmiş olan mirasçıların kendi haklarına tecavüzü önlemek amacıyla tenkis davası açabilirler. Bu kurum saklı paylı mirasçıları koruma amacı güder. Ayrıca, saklı paylı mirasçılar kendilerine karşı açılmış olan bir davada tenkis def’ini de ileri sürebilirler. Tenkis davasının konusu TMK m. 560/1’de düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu 560. maddesi saklı pay hakkına sahip mirasçıları koruma altına alınmıştır. Maddeye göre; saklı pay hakkı ihlal edilen mirasçılar, saklı paya yönelik ihlalleri önleyebilmek amacıyla, miras bırakanın tasarruf yetkisini aştığı durumlarda; bu tasarrufların tenkisini talep etmek için dava hakkına sahiptirler.Bu sınırlamalar dışında mirasbırakan terekesi üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir. Miras hukukuna özgü bir iptal davası olarak da kabul edilen tenkis davasının konusu Yargıtay kararına göre bu şekilde açıklanmaktadır;

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, T. 22.1.2020, E. 2019/664, K. 2020/477 sayılı kararı: “Tenkis davası, TMK’nın 560-562 maddelerinde düzenlenen, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen gerek ölüme bağlı ve gerekse sağlararası kazandırmalarının kural olarak saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tarafından mirasbırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Bu yönüyle bakıldığında tenkis davası Miras Hukukuna özgü bir iptal davası olarak kabul edilmelidir. Tenkis, açıkladığımız sebeplerle saklı payın yaptırımıdır. Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan, bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır.”

Tenkis davası açma hakkına sahip olan mirasçıların aşamalı olarak muvazaaya dayanarak iptal-tescil davası açma imkanları da mevcuttur. Bu imkan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile hükme bağlanmıştır.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme T. 22.05.1987 E. 1986/4, K. 1987/5 sayılı kararı: “… Miras bırakanın yaptığı temliki tasarruflardan zarar gören mirasçıların tenkis davası ile birlikte kademeli olarak veya tenkis davası açtıktan sonra ayrı bir dilekçe ile Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayalı muvazaa nedeniyle iptal- tescil davası da açabileceklerine … karar verildi.”

Ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası tasarrufların tenkis edilebililrlik açısından farklılık arz eder. Saklı payların ölüme bağlı tasarruf sebebiyle ihlal edilmesi tenkis edilebilirlik için yeterli iken, sağlararası tasarrufların tenkis edilebilirliği TMK m.565’te sınırlı olarak belirtilmiştir. Türk Medeni Kanunu madde 565’te ise tenkise tabi sağlararası tasarrufları sıralanmıştır. Bu sınırlamalar dışında mirasbırakan terekesi üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir. TMK'nın m. 565 hükmüne göre miras bırakanın sağlar arası tasarruflarından; miras payına mahsuben yapılan kazandırmalar, miras haklarının ölümden önce tasfiye edilmesi amacıyla yapılan kazandırmalar, bazı sağlar arası bağışlamalar ile saklı payları bertaraf etmek amacıyla yapılan kazandırmaların tenkise tabi olduğu belirtilmiştir.

Kanun tenkise tabi ölüme bağlı tasarrufları, mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar,geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesini tenkise tabii tasarruflar arsında saymıştır, bunun dışında ise miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar ve mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamaları da ölüme bağlı tenkis edilebilir tasarruflar olarak değerlendirmiştir. Sınırlı sayılan bu tasarruflar açısından mirasbırakanın tasarrufu yapma amacının bir önemi yoktur. Fakat son bendi oluşturan mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmaları açısından mirasbırakanın tasarrufu yapma amacına odaklanılması gerekmektedir. Bu hüküm kapsamında bir sağlar arası tasarrufun tenkis edilebilmesi için, tasarrufun saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yapıldığının açık olması gereklidir. Sağlar arası tasarrufların tenkisine ilişkin bir Yargıtay kararında da;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, T. 07.07.2010, E.2010/1-360; K.2010/372 sayılı kararı;“...Ölüme bağlı tasarrufların aksine, miras bırakanın yaptığı sağlar arası kazandırıcı hukuki işlemler kayıtsız şartsız tenkise tabi tutulmamıştır. Burada işlemin tenkise tabitutulabilmesi için ön koşul; saklı paya el atma, tasarruf edilebilirlik sınırın aşılmasıdır. Ancak bu da yeterli değildir. Sağlar arası tasarrufların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma yanında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 565.maddesindeaçıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerekmektedir...” ifadeleri kullanılarak, bu tasarrufların tenkisinde yukarıda açıklanan koşullara dikkat çekilmiştir.

Tenkis Davası açabilmek için saklı paylı mirasçılardan biri payına düşen mirası alamamış olması gerekmektedir. “Tenkis davasında; miras bırakanın, mirasçının saklı payına tecavüz ederek vasiyetle veya ölüme bağlı diğer bir tasarrufla başka bir mirasçıya veya üçüncü kişiye bağışta bulunmuş olması, davanın açılması koşuludur. Miras Hukukundaki tenkis davaları, özünde geçerli olan işlemler için açılabilir.” “Burada işlemin tenkise tabi tutulabilmesi için ön koşul; saklı paya el atma, tasarruf edilebilirlik sınırının aşılmasıdır. Ancak bu da yeterli değildir. Sağlar arası kazandırmaların tenkise tabi tutulabilmesi için saklı paya el atma yanında TMK’nın 565’inci ve 567’nci maddelerinde açıklanan koşulların da gerçekleşmesi gerekmektedir.” İptal davası ile kıyaslandığında tenkis davası açabilme koşulları iptal davasının koşulları kadar kapsamlı değildir.

İptal davası ve tenkis davası konu-amaç ve koşulları bakımından birbirine göre farklılıklar göstermektedir. Tenkis davasının amacı saklı paylı mirasçıların paylarını korumaktır. İptal davasında ise iradi veya yasal mirasçıların haklarının korunması amaçlanmaktadır. İptal davası sadece ölüme bağlı tasarrufları konu edinirken tenkis davası miras bırakanın sağlararası tasarrufların da konu eder. İptal davası ile tasarrufun tamamen hükümsüz hale gelmesi amaçlanır fakat bunun istisnası mevcuttur. Tenkis davasında ise saklı payın ihlal edildiği kısmın iptali söz konusu olur. Ayrıca tenkis davası nispi karakterlidir, sadece davalı ve davacılar bakımından hüküm doğurur. Şekil şartları veya ehliyetsizlik gibi tasarrufun tamamının iptalini gerektiren bir durum olsa bile davacı veya davalı olmayan ilgililer hakkında hüküm doğurmaz.

Tenkis davasında taraflar saklı payları ihlal edilen kişilerden oluşmaktadır. Bu kişiler, mirasçılar veya sair 3. kişiler olabilir. Saklı paylı mirasçılar birinci zümrede miras bırakanın altsoyu; çocuklar, torunlar, torun çocuklarıdır. İkinci zümre ise miras bırakanın anne ve babası saklı pay sahibidirler. Buna karşılık, kardeşlerin, kardeş çocuklarının saklı payları yoktur. Bir diğer deyişle, üçüncü zümrede saklı paylı mirasçı yoktur. Yani; tenkis davası açma hakkı sadece saklı paylı mirasçılara tanınmıştır. TMK bunların dışında sağ kalan eşe de saklı pay tanımıştır. Her birinin saklı pay oranları farklıdır. Altsoyun saklı pay oranı yasal miras payının 1/2 sidir. Anne ve babanın saklı pay oranı yasal miras payının 1/4'dür. Sağ kalan eş altsoy ile mirasçı olmuşsa yasal miras payının tamamı saklı payıdır. Sağ kalan eş anne ve baba ile mirasçı olmuş ise yasal miras payının tamamı saklı payıdır. Sağ kalan eş tek başına veya büyükanne ve büyükbabalar ile mirasçı olmuş ise yasal miras payının 3/4’ü saklı payıdır. Buna karşılık iptal davası açma hakkına sahip olanlar ise tenkis davasına göre daha fazladır çünkü iptal davasının tarafları tüm mirasçılar olabilmektedir. İptal davasının davalısı ölüme bağlı tasarrufla menfaat elde etmiş kişidir.

Tenkis davası ve iptal davasının bir diğer farklılığı ise süreler bakımındandır. TMK’ya göre tenkis davası açılabilmesi için iki ayrı süre düzenlenmiştir. Bunlar bir ve on yıl olmak üzere iki farklı süredir. İptal davasında ise üç ayrı hak düşürücü süre söz konusudur. Bu süreler; bir, on ve yirmi yıllık sürelerdir. Söz konusu süreler TMK madde 559/1’de düzenlenmiştir. Bu hükme gör iptal davası açma hakkı davacının, tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlamaktadır. Süre bakımından ise iptal davası açma hakkı bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl olarak sınırlanmıştır. Her iki davada da öngörülen süreler hak düşürücü sürelerdir.

III. Sonuç

İptal davası ve tenkis davası birbirine karıştırılan iki dava türüdür. Bu iki dava tipi arasında birden çok farklılık bulunmaktadır. Tenkis davasının amacı saklı paylı mirasçıların paylarını korumaktır. İptal davasında ise iradi veya yasal mirasçıların haklarının korunması amaçlanmaktadır. Tenkis davası açılabilmesi için iki ayrı süre düzenlenmiş iken iptal davasında 3 farklı süre söz konusudur. Bunlar hak düşürücü sürelerdir. İptal davası ile tasarrufun tamamen hükümsüz hale gelmesi amaçlanır fakat bunun istisnası mevcuttur. Tenkis davasında ise saklı payın ihlal edildiği kısmın iptali söz konusu olur. Özetle, iptal davası ile tenkis davası, süre, amaç, koşul ve dava sonucu bakımından farklılıklar gösterir.


KAYNAKÇA

Ayan, Mehmet (2016) Miras Hukuku, 9. Baskı, Ankara, Seçkin, s. 221
Rona Serozan, Baki İlkay Engin, Miras Hukuku ve Uygulama Çalışmaları, Ankara, Filiz Kitapevi, 7. Baskı, 2021, s.284
“Saklı Pay Oranları” http://www.mirashakki.com/index.php?option=com_content&view=article&id=15:sakli-pay- oranlari&catid=9&Itemid=105 18 Aralık 2021
Şahin, S., & Şahin, S. (2020, November 6). Vasiyetnamenin İptali davası. Hukuki BLOG. Retrieved November 17, 2022, from https://hukukiblog.com/diger/vasiyetnamenin-iptali-davasi/
Remzi Demir, “4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNUMUZA GÖRE AÇILAN TENKİS DAVASI İLE MİRASÇILARIN AÇABİLECEĞİ DİĞER DAVALARIN KARŞILAŞTIRILMASI” Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, Yıl 5 • Sayı 2020/1, s.360
Zeynep TOKUR, Tenkis Davası,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Entitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, 2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E: 2011/2-515,K: 2011/605, T:12.10.2011 ( UYAP ).
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi , Esas:2013/15647, Karar: 2014 / 77 sayılı kararı
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, Esas:2014/13732, Karar:2015/6326 sayılı kararı
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, Esas:2012/22612, Karar: 2013 / 10 sayılı kararı
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2019/664, K. 2020/477, T. 22.1.2020
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı E: 1986/4, K: 1987/5 sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , E.2010/1-360; K.2010/372 sayılı kararı
Postacıoğlu İ. E. / Altay S.: Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 2015, s.474)
Sebahattin Öcal “Miras Sözleşmesinin İptali Davası” https://www.ocalhukuk.com/miras-sozlesmesinin-iptali-davasi/ 18 Aralık 2021
Türk Medeni Kanunu