Yüksek Mahkeme Kararları Işığında “Kesin Vade” Kavramı ve Uygulaması

1) İfa Zamanı ve Vade Kavramı

Borç ilişkilerinde vade, ifanın zorunlu unsurlarından olan “ifa zamanı” ile ilgilidir. İfa zamanı; alacaklının borçludan edimin ifasını isteyebileceği, gerektiğinde bu amaçla dava açabileceği, borçlunun da edimi ifa zorunluluğunu ifade eder. Her borç için ifa zamanı mutlaka vardır, vade ise tarafların belirlediği bir ifa zamanıdır. Borcun ifası için vade kararlaştırılması, borcun doğumu anı ile ifa zamanının birbirinden ayrılması anlamına gelir. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.90 “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” hükmüne havi olup, kural olarak borç doğumu anında muaccel olur ve hemen ifası talep edilebilir. İstisnası ise, borcun bir süreye ya da vadeye bağlanmasıdır. Her bir vade türünün kendine özgü özellikleri ve sonuçları bulunmaktadır. Bu nedenle niteliğine göre vade türünün tespiti önemli olup, borcun muacceliyeti ve ifanın zamanında gerçekleşmemesi halinde doğan sonuçlar ayrı ayrı belirlenmelidir. Niteliğine göre vade türleri; belirsiz vade, belirli vade ve kesin vadedir.

2) Niteliğine Göre Vade Türleri

a) Belirsiz Vade

Sözleşmenin kurulduğu sırada borcun ifasının ne zaman yapılacağı belirli olmayan ancak gerçekleşmesi beklenen olgunun gerçekleşmesi üzerine hesap edilebilir hale gelen durumlarda belirsiz vadeden söz edilir. Tarafların kararlaştırdığı tarih gelecek ise de ne zaman geleceği belli değildir. Örneğin; “Durusu Park Evleri'nden ilk 50 evin satışından itibaren 1 ay içinde ödeneceği, ödeme tarihine kadar geçen süre için yıllık %5 faiz uygulanacağı…vadenin belirsiz bir süreye bırakılmış olması karşısında… vade tarihi içermeyen bononun düzenlenip davacıya verildiği anlaşılmıştır.” (Yargıtay 11.HD 2005/2784E. 2006/5170K.)İlk 50 evin satışının ne zaman gerçekleşeceği belirli olmadığından süre ancak bu durum gerçekleştikten sonra hesap edilebilir hale gelecektir dolayısıyla belirsiz vade bulunmaktadır.

TBK m.117 “Muaccel bir borcun borçlusu,alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur.” şeklinde düzenlenmektedir. Belirsiz vadede borcun ifa edileceği zaman, muayyen (belirli) halde değildir. Bu nedenle TBK m.117 gereğince borçluyu temerrüde düşürmek için temerrüt ihtarında bulunulmalıdır. Temerrüt için ihtarda bulunma zorunluluğu, belirsiz vadeyi belirli ve kesin vadeden ayıran bir sonuçtur.

Yargıtay uygulamalarına bakıldığında doğrudan tarih tespit edilmediği hallerde belirsiz vadenin söz konusu olduğu kabul edilmektedir. Örneğin; Yargıtay 15.HD 2007/1286E. 2008/1286K. sayılı kararında; “Yanlar arasında imzalanan 23.03.2018 tarihli sözleşmenin ödeme yeri ve şartları başlıklı 11.2. maddesinde, hakediş raporlarının ihale dökümanında öngörülen ilerleme yüzdeleri üzerinden bu sözleşmenin eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nde düzenlenen esaslar çerçevesinde kanuni kesintilerde yapılarak her ayın ilk 5 günü içinde düzenleneceği ve idarece onaylandıktan sonra 30 gün içinde tahakkuka bağlanarak 15 gün içinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu maddeye göre hakedişlerin miktarı, düzenleneceği tarih ve onay tarihleri açıkça gösterilmediğinden kesin vade bulunduğu kabul edilemez. Bu düzenlemeyle alacağın istenebilir olması koşulları ve süresi belirlenmiş olduğundan kesin vade olarak kabulü mümkün değildir .” şeklinde karar vermiştir.

Yargıtay 15.HD, 2019/3185 E. 2020/2192 K. sayılı diğer bir kararı; “Hakediş raporunun teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde ödeme yapılacağına dair düzenleme, alacağın muacceliyeti ile ilgili olup kesin vade niteliğinde olmadığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.” şeklindedir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatları incelendiğinde; “onaylandığı günden başlayarak 45 gün içinde” , “teslim tarhinden itibaren 30 gün içinde”, “10 gün içinde onayını müteakiben 5 gün içinde düzenleneceği” şeklindeki sözleşme hükümleri, sözleşmenin kurulduğu tarihte ifanın ne zaman yapılacağının belirli olmaması sebebiyle belirsiz vade niteliğinde görülmekte ve borçlunun temerrüde düşmesi için temerrüt ihtarının varlığı aranmaktadır.

b) Belirli Vade

Sözleşme kurulduğu anda ifa zamanı taraflarca bilinebiliyor ise belirli vade söz konusudur. Belirli vadede taraflar, vadeyi objektif olarak tespit edilebilen bir gün veya süre olarak kararlaştırabilir. Doktrinde belirli vade için “ifa zamanının mutlak olarak belirlenmesi” ve “muayyen vade” ifadeleri kullanılmaktadır. Belirli vade terimi ile anlatılmak istenen, vadenin, borçlunun borcunu ne zaman ifa edeceğini yeterli açıklıkta bilebilecek şekilde kararlaştırılmasıdır. Yargıtay bir kararında sözleşme ile kira bedellerinin sözleşme tarihinden itibaren üçer aylık dönemlerde ödenmesi gerekliliğini belirli vade olarak kabul etmiştir.1 Vadenin bağlandığı olayın vakti net olarak belirlenemiyorsa vade tarihi hesaplanamaz. Bu da vadenin niteliğini belirlenebilir olmaktan çıkarmaktadır.

Kanun koyucu, borçlunun borcunu ne zaman ifa edeceğini açık ve kesin bir şekilde bilebileceği hallerde, onun temerrüt konusunda ayrıca uyarılmasına gerek olmadığı farazisiyle hareket etmektedir.(TBK m.117) Bu kapsamda belirli vadeli işlemlerde borç, vadenin gelmesiyle muaccel olur. Vadenin gelmesine rağmen borcunu ifa etmeyen borçlu da, alacaklının ihtarına gerek olmadan kendiliğinden temerrüde düşmüş olur zira taraflarca belirlenen takvim günü hatırlatıcı işlev üstlenmektedir. Bu nedenle belirli vadede taraflar daha işin başında, sözleşme kurulduğu anda ifa zamanını açık ve kesin olarak tayin edebiliyor olması gerekir. Örneğin; Yargıtay taraflarca tedbirin kaldırıldığının tapuya bildirildiği tarihten itibaren 20 gün içinde kat irtifakı kurulması gerektiğini belirli vade olarak kabul etmiş, sözleşmede öngörülen 20 günlük sürenin sonunda borçlunun kendiliğinden temerrüde düştüğüne karar vermiştir.2

c) Kesin Vade

Kesin vade; borcun belirli bir süre içinde ifa edilmesinin ve bu tarihten ya da sürenin dolmasından sonra yapılacak ifanın mutlak surette kabul edilmeyeceğinin kesin olarak kararlaştırıldığı vade türüdür. Kesin vadeli işlemlerin iki temel özelliği, ifa zamanının kesin olarak belirlenmesi ve tarafların ifanın mutlaka kesin olarak belirlenmiş bu ifa zamanında gerçekleştirileceğini kararlaştırılmış olmalarıdır. Kesin vade, mutlak ve nispi olmak üzere iki türlüdür. Nispi kesin vade, ifa zamanına tarafların iradesi ile önem atfedilmesidir. Alacaklı belli tarihe kadar ifayı kabul edeceğini bu tarihten sonra kabul etmeyeceğini bildirmelidir. Mutlak kesin vade ise ifa zamanının borcun niteliğinden dolayı ayrılmaz bir parçası olması halinde söz konusudur. Borç vakti dışında ifa olmaz bundan ötürü ifa zamanının geçirilmesi durumunda telafi de söz konusu olmaz.

Tarafların iradesinden çok borcun muhtevasına dikkat edilmelidir. Zira ifanın yapılması gereken vakit ayrıca hüküm altına alınmaz. Kısacası mutlak vadede zaman, borcun esaslı unsurudur. Örnek olarak, terzinin gelinliği düğünden önce teslim etme borcu verilebilir. Zira terzinin gelinliği düğün tarihine yetiştirememesi halinde daha sonra yapılacak ifa ile alacaklının sözleşmeden beklediği menfaati elde etmesi düşünülemez. İşlemin kesin vadeli olduğu, tarafların iradelerinden açık olarak anlaşılabileceği gibi iradeyi gösteren davranış ve olgularından da anlaşılabilir. Tarafların “en geç” veya “tarihinden geç olmamak üzere” gibi kullandığı ifadelerden kesin vade konusundaki iradeleri anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay bir kararında3 “Taraflar arasında düzenlenen 1.6.1996 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinde kira bedelinin en geç ayın yirmisine kadar ödenmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede kararlaştırılan bu süre kesin vade niteliğinde olup, kiranın belirlenen sürede ödenmemesi halinde o süreden itibaren temerrüt gerçekleşmiş olur.” şeklinde karar vermiştir.

3) Belirli Vade ile Kesin Vadenin Karşılaştırılması

Kesin vade ile belirli vade arasında birtakım farklılıklar bulunmaktadır. Bunlardan ilki; eğer kararlaştırılan kesin vadede edim ifa edilmezse artık daha sonra bu edimin ifasının kabul edilmeyeceği kararlaştırılmıştır ya da durumun mahiyetinden anlaşılmaktadır. Ancak belirli vade söz konusu olduğunda ifa zamanı geçmiş olsa bile edimin ifasını talep edebilmek mümkündür ve ifa daha sonra yapılsa bile menfaat mevcuttur.

Kesin vade ile belirli vade arasındaki bir diğer fark; belirli vadeli işlem söz konusu olduğunda sürenin geçmesi ile borçlu ihtarda bulunmaya gerek kalmadan temerrüde düşmüş olur. Kesin vadeli işlemlerde ise hem borçluya ihtarda bulunmaya gerek yoktur hem de alacaklı, seçimlik haklardan yararlanmak için TBK m.123 de öngörülen mehil (önel) süresini borçluya tayin etmesine gerek kalmaksızın kullanabilmesine imkan tanınır. Alacaklı seçimlik haklarını (Örneğin borcun aynen ifası ve gecikme yüzünden uğradığı zararın tazmini hakkını) mehil tayin etmeden kullanabilecektir.

Öğreti ve Yargıtay’ın büyük çoğunlukla benimsediği görüşler çerçevesinde, kesin vadenin varlığının kabulü için taraflarca müttefikan kararlaştırılan ifa gününün takvime bakıldığında tarih olarak açıkça belirli olması veya kesin olarak hesaplanabilir olması gerekir.4 Örneğin; “Borçlu, ilgili sezon için öngörülen Medya Hakları bedelinin %25’ini Haziran ayının 20.(yirminci) gününde nakden ve defaten ödeyecektir. Bakiye meblağlar ait oldukları sezonun Eylül-Mayıs ayları arasında her taksit ait olduğu ayın 20.(yirminci) gününde olmak üzere toplam 9 (dokuz) eşit taksitte nakden ve defaten ödenecektir.” şeklinde düzenlenen bir sözleşme hükmüne göre, taraflar ifa zamanını açık ve kesin olarak belirlediğinden söz konusu günlerin gelmesi ile borçlu ihtara gerek kalmadan temerrüde düşecek ve borcunu ifa etmediği takdirde alacaklı mehil süresi tayin etmeden seçimlik haklarını kullanabilecektir.

Yine Yargıtay 3.Hukuk Dairesi, 2020/3850 E. 2020/5967 K. Sayılı kararında; “ Tadil sözleşmesinde 30.11.2012 tarihinde 175.000,00 TL garanti ücretin ödeneceği kararlaştırılmış olup, artık bu ücretten herhangi bir sebeple kesinti veya tenkiste bulunulamaz. Davacı futbolcu sözleşmede belirtilen tarihte bu alacağa hak kazanmakla ve sözleşmede kesin vade bulunmakla, bu tarih itibariyle faiz işletilmesi gerekeceği de açıktır.” şeklinde hüküm kurmuştur. Bu bağlamda taraflar arasında sözleşmede ifa günü bir takvim günü olarak kararlaştırıldığında Yargıtay nezdinde kesin vade olarak kabul edilmektedir. Ancak belirlenen bu takvim gününün taraflarca kesin olarak bilinen ve hesaplanabilen bir gün olması gerektiği unutulmamalıdır. “Sözleşme tarihini izleyen 20 nci günde borç ifa edilecektir.” örneğinde sözleşme tarihi belli olduğundan bu tarihe 20 günün ilavesiyle ifa günü kesin olarak hesaplanabilecektir. Şayet hesaplamaya esas alınan tarih sözleşme tarihi itibariyle belli değilse, örneğin ödemenin faturanın düzenlenmesini takip eden 20 nci günde yapılacağı kararlaştırılmış, ancak faturanın hangi tarihte kesileceği belirtilmemişse kesin vadenin varlığından söz edilemeyecektir.5 Belirtmek gerekir ki Yargıtay, çoğu kararında belirli vade ile kesin vade ayrımını yapmamaktadır. Yargıtay tarafından kesin vade olarak belirlenen vadeler, çoğunlukla belirli vade niteliğindedir. Kesin vade ile belirli vadenin sonuçları farklı olduğundan Yargıtay’ın bu ayrımı gözardı etmesinin büyük eksiklik olduğu düşünülmektedir. Örneğin Yargıtay, “Satışa konu yapılan dairenin, sözleşme tarihinden itibaren 30 ay içerisinde teslim edilmesi gerekmektedir. Sözleşmenin anılan bu hükmündeki ifa zamanının kesin vade niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu sürenin dolmasıyla ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın borçlunun temerrüdü gerçekleşir.6 şeklinde karar vermişken bir başka kararında7 “sözleşmede inşaatın 12.12.2002 tarihinde davacılara teslim edileceği kabul edilmiştir. Teslim tarihi BK.nun 107. maddesinde açıklanan kesin vade niteliğinde olup bu tarihin geçmesiyle davalı temerrüde düşmüştür.” şeklinde hüküm kurmuştur. İlk örnekte sözleşme tarihinde söz konusu ifanın yapılacağı gün taraflarca kesin olarak bilinemediğinden belirli vade ikinci örnekte ise ifa günü net bir takvim gününe denk geldiğinden kesin vade söz konusudur. Ancak her iki kararında da kesin vade olduğuna hükmetmiştir.

4) Sonuç

Sonuç itibariyle vade türlerinin ayrımının yapılması doğurdukları sonuç bakımından önem arz etmektedir. Kesin vadeli işlemlerde, edimin ifa edilmesi gereken zaman dilimi net bir şekilde belirlenmiştir ve bir takvim gününe oturmaktadır. Bu belirleme ya borcun ifa edilmesi gereken tarihin açıkça belirtilmesi ya da sözleşmede ifa tarihinin hesaplanması için gerekli bilgilere yer verilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Tarafların kendi aralarında belirledikleri ifa zamanı, sözleşmenin esaslı unsuru haline geldiği gibi belirlenen bu zamandan sonra gerçekleştirilen ifanın taraflar açısından bir önemi de kalmamaktadır.


[1] Yargıtay 13.HD 2002/13043E. 2003/527K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[2] Yargıtay 15.HD 2006/5362E. 2007/6083K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[3] Yargıtay 13.HD 2005/4015E. 2005/6575K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[4] Yargıtay 15.HD 2011/3774E. 2011/5877K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[5]Yargıtay 15.HD 2015/280E. 2015/4887 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[6] Yargıtay 13.HD 2016/29414 E. 2019/12264 K. (Kazancı İçtihat Bankası)
[7] Yargıtay 15.HD 2005/7465E. (Kazancı İçtihat Bankası)

Kaynakça:

. Eren,Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16.basım, s.1095, Ankara 2014
. Keskin, Dilşat, Kesin Vadeli İşlemlerde İfa Etmeme: Temerrüt Ve İmkansızlık,2007
. Musa Furkan Şahin, İfa Zamanı, Ankara Üni. Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2018
. Oğuzman,Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 11.basım, cilt 1, s.323, İstanbul 2013
. Yağcı Kürşad, İstanbul Hukuk Mecmuası,cilt 77, sayı 1, s.267-313
. www.kazanci.com